YANGIN
Akşamın
kızıllığı yerini yavaşça karanlığa terk ederken,
ormanın en yüksek noktalarından bir duman
yükseliyordu. Bu dumanla birlikte kıpkızıl bir ateş...
Yangını
gören köylüler çok korktular, şaşkına döndüler, sonra
da bağırışmaya başladılar.
"Yangın
vaaar!... Orman yanıyooor!."
Köyde
tam bir panik vardı. Çığlık çığlığa sesler, yıldırım
gibi koşuşmalar...
Bu
sesleri Muhsin Bey de duymuştu. Okulun lojmanından zor
attı kendini dışarıya... O. emekli bir orman
mühendisiydi. Kızı Zübeyde Hanım da bu güzelim orman
köyünde öğretmenlik yapıyordu.
Muhsin
Bey, önce, gelen seslere çevirdi yönünü, sonra ormana:
—
Eyvah! dedi, bu yangın bir tepe yangını...
Tepe
yangınlarında, çam ağaçlarının tepelerinde tutuşan
kozalaklar, rüzgârlı havalarda ateşlerini başka
alanlara taşıyabilirlerdi.
Köy,
hemen ormanın dibine kurulmuştu. Muhsin Beyin en
korktuğu şey esen rüzgârdı.
— Bu
rüzgâr az sonra hızını artırırsa, bu köylülerin
durumları nasıl olur? diyordu.
Bütün
evler yanabilirdi. Hatta bütün hayvanlar bile...
Yine
sesler:
"Yangın
vaaar!. Orman yanıyooor!..."
Köylülerin bağırıp çağırmalarına, korku veren
çığlıklarına hayvanlar da katılıyorlardı. Köpekler,
ulumaya ve acı acı havlamaya başladılar Koyunlar
ağıllarından çıkmış, meleyerek birbirlerine
sokuluyorlardı. Ateş korkusu onları da sarmıştı.
Küçük
çocuklar, yalım yalım gelen kızıl ateşi görünce
korkudan annelerine sarılıp çığlıkları koparıyorlardı.
Kuzeyden esen rüzgâr, alevlerden aldığı sıcaklığı
köylülerin yüzlerine üfürüyordu. Bu sıcak rüzgâr,
insanı bunaltıyordu. "Yangın gerçekten çok korkunçtu.
dangın
haberini alan söndürme ekipleri, kısa bir süre sonra
olay yerine geldiler. Hemen yangına müdahale ettiler.
Köylüler ve askerler de söndürme çalışmalarına
katıldılar.
Uzun
süren çabalar sonunda yangın söndürüldü. Ancak dağın o
yemyeşil tepesinden geriye kapkara ağaç iskeletleri
kaldı.
Rahmi ÖZEN
Bir Damla Su