OKUMAYI YAZMAYI NASIL ÖĞRENDİM?
Ahmet
Mithat Efendi, cumhuriyet döneminden önce
yaşadı. Çok çalışkan bir yazardı. Birçok
kitap yazdı. Dergiler, gazeteler çıkardı.
Halkımıza okuma sevgisi aşıladı.
Babam,
annemin elle diktiği çamaşırları cami
önlerinde satardı. Dört çocuklu ailemizi
geçindirmeye çalışırdı. Okul çağına
gelmiştim. Beni okula göndereceği yerde
Mısır Çarşısı'nda bir bakkalın yanına
çırak verdi.
Sabah
erkenden kalkardım. Uzun bir yolu yalın
ayak yürüyerek dükkâna gelirdim. Kış
günleri bile sırtımda incecik kumaştan
yapılmış bir gömlek bulunurdu. Soğukta tir
tir titrerdim.
Dükkân
sahibi acımasız bir adamdı. Beni köle gibi
çalıştırırdı. Günde birkaç kere uzaktaki
evine öte beri götürürdüm. Hem eve hem
dükkâna kova kova su taşırdım. Sabahtan
akşama kadar kendisine yardım ederdim. Ama
memnun olur muydu? Ne gezer... Böylece
yıllar geçirdim. Kocaman bir delikanlı
oldum.
Bitişik
dükkânda Hacı İbrahim Efendi adlı bir adam
vardı. Ne zaman dükkânının önünden geçsem
onu ya bir gazeteyi ya da kalın bir kitabı
okurken görürdüm. İmrenerek bakardım.
Okuma zevkini bol bol tadan mutlu
kişilerden olduğu belliydi.
Bir gün
yalnız olduğu sırada yanına girdim. Kızara
bozara:
- Efendi
amca, dedim, benim sizden çok büyük bir
ricam var!...
Başını
kaldırdı. Merakla yüzüme baktı. Ben
cesaretimi yitirmemeye çalışarak:
- Çok
istediğim hâlde bugüne kadar okuma yazma
öğrenemedim. Cahil kaldım. Fakat daha çok
gencim. Bana okuma yazma öğretmez misiniz?
Karşılık olarak buyuracağınız her işi
görürüm. Hatta geceleri bile evinizde
işlerinize yardım edebilirim, dedim.
İbrahim
Efendi çok duygulandı. Gözleri yaşardı.
- Hay hay
yavrum, dedi. Ben öğretmen değilim. Ama
bildiklerimi sana elimden geldiği kadar
öğretmeye çalışırım. Buna karşılık hiçbir
şey istemem. Eğer okuma yazma öğrenir de
memnun kalırsan bundan duyacağım sevinç
bana yeter.
İşte
okumayı yazmayı bu iyi yürekli adamdan
öğrendim. Ustam gündüzleri ders almama
izin vermedi. Ben de geceleri evine
giderek bu iyi yürekli adamdan okuma yazma
öğrendim. Ne yazık ki altı ay sonra hocam
hastalandı. Ben de bir öğreticiden yoksun
kaldım.
Fakat o
zamana kadar öğrendiklerimin yardımıyla,
artık kendi kendime çalışabilirdim.
Çıraklık ücretimden ayırabildiğim parayla
kitap, gazete alıyordum. Bunları
okuyordum.
Birkaç yıl
içinde, bizim çarşının en bilgili insanı
ben olmuştum. Askerler, Anadolu'daki
yakınlarına gönderecekleri mektupları bana
yazdırıyorlardı.
Bir
Frenk'ten sabah akşam dükkânını temizleme
karşılığında Fransızca dersleri de almaya
başladım. Kısa zamanda Fransızca kitapları
okuyacak duruma geldim.
Mehmet AYDIN
Meşhur Olan Fakir Çocuklar