TELEVİZYON
Vidalarla
tutturuldum. Her yerim lehimlendi. Karnıma
kocaman bir göz taktılar. "Senin adın
televizyon." dediler ve depoya koydular.
İki hafta
sonra, kamyonla bir mağazaya götürdüler.
Vitrine yerleştirdiler. Gelen müşterilere
özelliklerimi anlattılar. Beni tanıtmak
için hazırlanmış olan broşürleri
dağıttılar.
Broşürde
neler yazılıydı neler...
Güzelmişim,
tekniğin en son harikasıymışım. Ardından,
bu özelliklerimi bir radyo reklâmında
duydum. Bir arkadaşımın ekranında, kendimi
gördüm. Ayrıca, gazetelerde tam sayfa bir
reklâmım yayımlandı.
Sonra bir
müşteri geldi. Benimle ilgili bilgiler
istedi. Satıcı da beni açtı. Kumanda
aygıtımla sesimi ve görüntümü ayarladı.
Sırayla tüm kanallarıma baktılar.
Renklerim gerçekten güzeldi. Her şeyi çok
net gösteriyor, dünyayı gözler önüne
seriyordum.
Derken,
mağazaya bir çocukla babası girdi. Önümde
durdular. Çocuk:
— Baba,
çocuk programlarını ne güzel gösteriyor bu
televizyon. Bunu atalım, dedi.
Beğenildiğini için sevinmiştim. Beni,
arabalarının arkasına koyup
evlerine
götürdüler. Başköşeye koydular.
Anonim
Türkçe'mizi Geliştirelim