İLK GÜNDELİK
(Osman, o
gün ilk defa tarlaya gündeliğe gitmiş.)
Bütün
aile toplanmış; dışarıda, kapının önünde yemek yiyor.
Ötede araba, arabaya bağlı atlar... Atlar, başlarını
taze ota sokmuş; hışırtıyla, sanki otu sömürüyorlar.
Ortalığı taze bir ot kokusu almış. Karanlık perde perde
iniyor. Atların az ilerisinde de Osman, tarladan
geldiğinden beri dikilmiş duruyor. Sabırsız, gözü yemek
yiyenlerde. Yemek yiyenler Osman'ın farkında değiller.
Osman
bekliyor. En sonunda sabrı tükenip öksürüyor. Osman dört
dönüyor. Yerden bir çubuk alıp gürültüyle kırıyor. Yemek
yiyenler oralı değiller. Sonra Osman, kırdığı çubukla
tozlara daireler, çizgiler çiziyor. Çubuğu bütün gücüyle
toprağa sürtüyor. Ama muradına eremiyor.
Osman ha
bire çubuğu toprağa sürtüyor. Yaptığı çizgileri
ayaklarıyla kapatıyor. Çubuğun ucu toprakta... Osman,
koşa koşa çubuğun etrafında dönüyor. Sonra yemek
yiyenleri unutup kendisini tamamen oyununa kaptırıyor...
Çiziyor, çiziyor, kapatıyor.
Birden
bir ses duyuyor. Çubuk elinden düşüyor. Bulunduğu yerde
donakalıyor. Bırakıp kaçacak, kaçamıyor.
Mustafa
Ağanın karısı hayretle:
"Aman!"
diyor. "Osman! Osman bu!... Gel Osman!"
Osman
yerinden kımıldamıyor.
"Gel
Osman'ım, otur da yemek ye!"
Osman
aldırmıyor, susuyor.
"Seni
anan mı gönderdi?"
Osman'ın
başı yerde. Kaldırmıyor.
"Sen
tarladan gelince eve gitmedin mi yoksa deli oğlan? Anan
seni şimdi arar, merak eder."
Mustafa
Ağa:
"Bakın
hele bana. Osman'ın hakkını vermeyi unutmuşum..." dedi.
Kesesini çıkarıp Osman'a bir ellilik uzattı. Osman kaşla
göz arasında parayı kaptığı gibi:
"Alooş!."
çekip fırladı.
Koşa koşa
eve geldi. Soluk soluğa anasının boynuna atıldı.
"Al!..."
dedi.
Ana,
elliliği üç defa başında döndürüp dudağına götürdü.
Yaşar KEMAL
Sarı Sıcak