OKULDA
İLK GÜN
Yeni
öğretmenime alışmaya başladım. Biz sınıfa girince, o yerine
oturmuştu bile. Ara sıra, geçen yılki öğrencilerinden
bazıları onu selâmlamak için kapıda beliriyorlardı. Geçerken
kapıdan eğiliyorlar ve onu selâmlıyorlardı.
— Günaydın
öğretmenim!
Onu
sevdikleri ve yeniden onunla beraber olmak istedikleri
görülüyordu. O:
— Günaydın!
diye karşılık veriyordu.
Öğretmen,
teker teker, dikkatle bizlere baktı. Bütün yüzü sivilcelerle
kıpkırmızı olmuş bir çocuğu gördü, ona yaklaştı. Çocuğun
yüzünü iki elinin arasına alıp baktı. Sonra öğrenciye,
"Hasta mısın çocuğum?" dîye sordu. Ateş/n/n olup olmadığını
anlamak için elini çocuğun alnına götürdü. Bu sırada,
öğretmenin arkasında kalan bir çocuk, sıranın üstüne çıktı.
Yaramazlık yapmaya başladı. Öğretmen birden arkasına döndü.
Çocuk hızla yerine oturdu. Başını eğip beklemeye başladı.
Öğretmen, elini onun başına koydu:
— Bir daha
böyle şeyler yapma, dedi.
Masasına
döndü. Sakin ve yumuşak bir sesle:
— Dinleyin
çocuklar. Önümüzde beraber geçireceğimiz bir yıl var. Onu
iyi geçirmeye çalışalım. İyi çalışın ve uslu olun. Sizler
benim çocuklarımsınız. Ben sizleri çok seviyorum, sizlerin
de beni sevmenizi istiyorum. Kimseyi cezalandırmak
istemiyorum. İyi kalpli çocuklar olduğunuzu bana gösterin.
Sınıfımız bir aile, sizler de benim çocuklarım olacaksınız.
Sizlerle gurur duyacağım. Yüksek sesle yemin etmenizi
istemiyorum. Eminim ki daha şimdiden içinizden bana "evet"
dediniz. Teşekkür ederim.
Tam bu
sırada, dersin bittiğini haber veren zil çaldı. Hepimiz
sessiz sedasız sıralarımızdan kalktık. Biraz önce sıranın
üstüne çıkmış olan çocuk, öğretmene yaklaştı ve titrek bir
sesle:
—
Öğretmenim, beni affedin, dedi.
Öğretmen onu
alnından öptü ve:
— Haydi
yavrum, gidebilirsin, dedi.
Edmondo de AMICIS (Edmondo dö Amisis)
Çocuk Kalbi
(Çeviren: Tülin ALTINOVA)