UÇAK YOLCULUĞU
Uçağa hiç bindiniz mi? Binmedinizse bir
deneyin; bir daha trenle, vapurla yolculuk
etmek istemezsiniz. İkisini de artık pek eski
zamanlardan kalma birer taşıt saymaya
başlarsınız. Uçağın korkulacak, insan yüreğini
hoplatacak bir şeyi yok. Biniyorsunuz,
oturuyorsunuz; sanki büyükçe, daha rahat bir
otomobildesiniz. Bir de anlıyorsunuz ki
düşmesi için hiçbir neden yoktur. İçiniz
rahatlıyor, pencereden bakıyorsunuz.
Üstlerinden bakıldı mı bulutların seyrine
doyum olmuyor.
Suya da benziyor, dağa da; hele
uzaklardan bazı irileri gözüküyor, sanki birer
buz dağı... Yukardan baktınız mı, dünya daha
bir şirinleşiyor. Şehirleri toptan
görüyorsunuz. Hani çocukların mimarlık
oyuncakları vardır: Küçük küçük kesilmiş, kimi
dört köşe, kimi yuvarlak, kiminin ucu sivri
tahta parçaları. Şehirler işte onlarla
yapılmışa benziyor. Şimendifer tıpkı fare
gibi; ama fare kadar çabuk gidemiyor.
Binin uçağa. İnsan zamanına uymalı; bizim
zamanımız yolculukta hız istiyor. Uçakla
yolculuğun tehlikesi varmış! Kim demiş?
Dünyada uçakla yolculuk etmiş, gene de eden
binlerce insan var, bir şey mi olmuşlar?
Tehlike her yerde olur diye hiçbir iş
görmeyecek miyiz? Uçak yolculuğu, bugünkü
haliyle hiçbir yolculuktan daha tehlikeli
değildir.
Nurullah ATAÇ
Yazılı ve Sözlü Anlatım