HACİVAT İLE KARAGÖZ
Akşamlar hayrolsun efendim. Hoş geldin, safa geldin.
Nasılsın, iyi misin Karagöz'üm? Çok iyiyim.
Aman
efendim, başıma bir kasket almıştım. Yorgunluk
çıkarmak için Karagöz'e uğrayıvereyim, dedim. Ne
yapayım, kasket aldınsa? Canım, öyle mi derler? Ya
nasıl derler?
Güle
güle giyin, başında paralansın, demek yok mu? Güle
güle giyin, başında paralansın! Aferin, işte böyle
demeli ya! Derken Karagöz'üm, evde odun bitmiş. Biraz
odun al dediler. Odun pazarından bir araba odun aldım.
Güle güle, başında paralansın! Sus! Bu kasket değil,
odun aldım, odun! Güle güle, başında paralansın! Öyle
demezler Karagöz'üm.
Karagöz
— Ne
bileyim, sen öğrettin.
Hacivat
— O
kaskete göre idi.
Karagöz
— E,
şimdi ne diyeyim?
Hacivat
—
Güle güle yak, otur da külüne bak, demek yok mu?
Karagöz
—
Anladım, Hacivat'ım anladım.
Hacivat
—
Derken Karagöz'üm, geçen ki yağmurda evin kiremitleri
kırılmış, bütün yağmur suları evin içine akmış. Bir
iki dülger çağırdım. Evi bir aüzelce onarttım.
Karagöz
—
Güle güle yak, otur da külüne bak.
Hacivat
— Bu
ev, Karagöz'üm, öyle denmez.
Karagöz
— Ya
nasıl derler?
Hacivat
— Oh,
oh! Pek sevindim. Güle güle oturunuz. İçinden hiç
eksik olmayınız, demek gerekmez mi?
Karagöz
—
Olur efendim, olur. Güle güle oturunuz. İçinden hiç
eksik olmayınız.
Hacivat
—
Aferin Karagöz'üm. Her şeye uygun bir söz vardır.Bu
sözleri yerinde kullanmak gerek Karagöz'üm.
Cevdet KUDRET
Karagöz