| Öğrenci Destek Hattı   | Öğretmen Destek Hattı |

  | Bize Ulaşın Bize Ulaşın | Site Haritası Site Haritası | Ana Sayfa Ana Sayfa |

s

 

D. Türk İnkılâbı ve Önemi

4. Eğitim ve Kültür Alanında İnkılâp

a. Millî Eğitim

Öğretimin Yaygınlaştırılması

Eğitimin insan ve toplum yaşamındaki önemi büyüktür. Eğitim insanı çağdaşlaştırır, bilgili ve kültürlü yapar. Ülkenin kalkınmasında en önemli etken eğitilmiş insandır. Bu gerçeği bilen Mustafa Kemal, eğitim ve öğretimin ülkenin her yerinde yaygınlaşmasına çalışmıştır. Bilgisizliği gidermek için eğitimin geniş halk kitlelerine yayılmasını istemiştir. Bu amaçla yurdun birçok yerinde okul yapımına başlanmıştır. Okulların öğretmen, araç ve gereç gereksinmeleri karşılanmıştır. Yetişkinlerin de okuma yazma öğrenmesine önem verilmiştir. Yurdun her yanında “millet mektepleri” açılarak bir eğitim seferberliği başlatılmıştır. Mustafa Kemal, bu konudaki hedefi şöyle açıklamıştır: “Millî eğitim ışığının yurdun en derin köşelerine kadar ulaşmasına, yayılmasına özellikle dikkat ediyoruz.”

Millî Eğitim Sisteminin Gözeteceği Esaslar

Ulusal eğitim sistemimiz, Türkiye Cumhuriyeti’nin dayandığı temel ilkeler esas alınarak düzenlenmiş ve uygulamaya konulmuştur. Uygulamada gözetilen esaslardan başlıcaları şunlardır:

* Öğretim birliği sağlanmalıdır.

* Eğitim programları; ulusumuzun gereksinimlerine, çevre koşullarına ve çağa uygun olmalıdır.

* Eğitimde kız ve erkek çocuklarının birlikte öğretim yapmaları sağlanmalıdır.

* Eğitimde tüm yurttaşlara fırsat eşitliği tanınmalıdır.

* Eğitim ve öğretim, Atatürk ilke ve devrimlerine uygun biçimde yapılmalıdır.

* Eğitim programları bilimsel olmalıdır.

* Eğitim ve öğretim yaygınlaştırılmalıdır.

* Eğitim ve öğretimde karşılıklı sevgi, saygı ve sorumluluk duygusuna dayanan bir disiplin sağlanmalıdır.

* Eğitimde düşünce ve eylem birlikte yürütülmelidir.

* Görev ve sorumluluğunun bilincinde olan yetenekli öğretmenler yetiştirilmelidir.

Yeni Türk Harflerinin Kabulü

Türkler, tarih boyunca çeşitli alfabeler kullandılar. Önce Göktürk ve Uygur alfabesiyle daha sonra da Arap alfabesiyle okuyup yazdılar.

Cumhuriyetin ilânından önce kullanılan Arap alfabesi, Türk diline uygun değildi. Bu harflerle okuyup yazmak güçtü. Dolayısıyla yurdumuzda okuma yazma bilenlerin sayısı çok azdı.

Mustafa Kemal, okuma yazmanın yaygınlaştırılması için yeni bir alfabenin zorunlu olduğuna inanıyordu. Bu nedenle, bilim adamları ve uzmanlardan bir bilim kurulu oluşturdu. Bu kurul, Türk dilinin kolay yazılıp okunması için çalışmalara başladı. Lâtin harflerine dayalı bir alfabe oluşturulmasını uygun buldu. Türk dilinin ses yapısına ve özelliklerine uygun bir alfabe oluşturuldu. 1 Kasım 1928’de, TBMM yeni Türk alfabesini kabul etti.

Yeni harfleri tanıtmak için yurdun her yanında kurslar açıldı. Bu harflerle her yaştan çok sayıda insana okuma yazma öğretildi. Mustafa Kemal Atatürk ulusunun başöğretmeni oldu.

Atatürk, bir konuşmasında Türkçe ile ilgili düşüncelerini şöyle belirtiyordu: “Türk dili zengin, geniş bir dildir. Her kavramı ifade yeteneği vardır.”

Atatürk, güzel Türkçemizin korunup geliştirilmesi gerektiğine inanıyordu. Çünkü dilimiz, cumhuriyetten önce yabancı dillerin etkisi altında kalarak öz benliğinden uzaklaşmıştı. Dilimizin bu etkilerden kurtarılması gerekiyordu. Atatürk, bu gerekliliği de şöyle ifade ediyordu: “Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk ulusu, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.” Bu düşünceyle 1932 yılında Türk Dil Kurumunu (TDK) kurdurdu. Türkçenin gelişimine büyük katkılarda bulundu.

             
              Ana Sayfa

Sayfa 2/ 2
Önceki Sayfa   Sonraki Sayfa